İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI


       İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı, başlangıcı tam olarak bilinemeyen çok eski dönemlerde başlamış ve yaklaşık olarak 11. Yüzyıla kadar devam etmiştir.

       Bu devir edebiyatının yayılma alanı son derece geniştir. Sınırlarını tam olarak belirtememekle birlikte Orta Asya’da gelişip yayıldığını söyleyebiliriz.

       Orta Asya’nın bozkır özelliği taşıyan coğrafî yapısı, Türklerin göçebe hayatı yaşamalarında önemli bir etken olmuştur. Bu hayat tarzı daha sonra kültür ve sanatın oluşmasında da etkisini gösterir.


1)Duyuş, düşünüş ve anlatış bakımından yabancı etkilere fazla kapılmamıştır. Özellikle;

       a.Dili oldukça iyi işlenmiş saf bir Türkçedir.

       b.Vezni, Türkçenin doğal ölçüsü olan hece ölçüsüdür.

       c.Nazım şekillerinde ve türlerinde Türk zevki hakimdir. Yabancı nazım şekillerinden etkilenmemiştir.

2)Anonimdir. Bir eser belli bir sanatçının değil, halkın ortak malıdır.

3)Sözlüdür. Eser yazılarak hazırlanmaz, doğrudan doğruya çalınıp söylenir.

4)Genellikle bestelidir. Bir destan, bir lirik parça sazla (kopuz) çalınıp söylenir.

       Sığır: Eski Türklerin genel sürgün avlarına denir.

       Şölen: Genel kurban törenlerine denir.

       Yuğ: Genel yas (cenaze) törenlerine denir.

       Bu dinî törenleri “şaman, kam, oyun, ozan, baksı” adı verilen “hekim, büyücü, ozan” gibi nitelikler taşıyan kişiler yönetirdi. Bu törenlerde kopuzla birtakım eserler çalınıp söylenirdi.

       Koşuk, bugünkü “koşma”nın ilk türü, Sagu bugünkü “ağıt”ın ilk türü, Sav ise bugünkü “atasözü”nün ilk türüdür.



Edebibilgiler.com 2009 ©  Her hakkı saklıdır.