İLHAN GEÇER
|
|
--------------------------------------------------------------------------------
| Mustafa İlhan Geçer (D. 1917 İstanbul - Ö. 20 Ocak 2004 İstanbul), Türk yazar, şair, araştırmacı, eleştirmen, güfteci. Hisar dergisinin ve Hisarcılar akımın kurucularındandır.
1917 yılında İstanbul'da doğdu, 20 Ocak 2004 tarihinde İstanbul'da öldü. Askerî Doktor Nafiz Bey’in oğludur. İlkokulu Bandırma ve Erdek’te okudu. Robert Kolej’e devam etti. Kabataş Erkek Lİsesi’ni bitirdi (1939). İki yıl kadar İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğrenim gördü. 1945-50 yılları arasında Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nde ve Ankara Radyosu'nda çalıştı. 1950-1961 yılları arasında Sosyal Sigortalar Kurumu'nda İşçi Sigortaları ile İhtiyarlık Sigortası bölümlerinde görev yaptı.
|
Şiirlerinde daha çok "İlhan Geçer" imzasını kullanan Mustafa İlhan Geçer'in ilk şiiri ; "Kahverengi Gözlerin" 1934'te Vakit gazetesinde çıktı. Öteki şiir ve yazıları Anadolu, Çağrı, Çınaraltı, Dergâh, Hisar, İstanbul, Millet, Milli Kültür, Sanat ve Kültür, Size, Son Havadis, Tercüman, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Vakit, Varlık, Yarımay, Yedigün, Yücel gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Mustafa İlhan Geçer 1950 yılında Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, Gültekin Sâmanoğlu, Mustafa Necati Karaer ile birlikte "Hisarcılar" grubunu oluşturdu. Mart 1950'de yayınlanmaya başlayan Hisar dergisinin kurucularından olan Mustafa İlhan Geçer çeşitli aralıklarla (1950-1957; 1964-1980) 30 yıl süreyle derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Şiirlerinin çoğu bestelendi ve sevilen şarkılar olarak halkın diline yerleşti.
--------------------------------------------------------------------------------
ESERLERÄ°
ŞİİRLER:
Büyüyen Eller (1954) , Belki (1960)
Bir Bulut Geçti (1973)
Yeşil Çağ (Şiirler, Kültür Bakanlığı Halk Yayınları No:2, Ankara-1976)
Hüzzam Beste (1986), Özlem Rıhtımı (1986)
| Cahit Sıtkı Tarancı (Biyografi, 1974)
Ömer Bedrettin Uşaklı (Biyografi, 1989)
Cumhuriyet Döneminde Türk Şiiri (1988)
| Ödülleri :
1948 Ankara Halkevi Şiir Yarışması Üçüncülük Ödülü
1971 Son Havadis Şiir Yarışması Birincilik Ödülü
1986 Eskişehir Yunus Emre Derneği Yunus Emre Şiir Yarışması İkincilik Ödülü
|
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
ANADOLUM
Ey!..
Rüzgarları burcu burcu hürriyet kokan,
Anamdan yakın,
Yarimden sıcak Anadolum...
Sırtında kırbaçlar şaklamayan
Hür insanlarla dolu.
İliklerine kadar hür Anadolu.
Orda.
Besmeleyle açar şafaklar,
Tevekkülle iner akşamlar.
Dualar sinmiş bulutlar dolaşır
Bereket yağdıran göklerinde,
Teselli çiçek açar dal uçlannda,
Nurdan ırmaklarda yıkanır huzur
Sevda tüten türküler okunur
Uzayıp giden yollar boyunca...
Mevsimleri iç açan,
Ãœmit gibi yeÅŸil,
Hayal kadar renkli Anadolum
Hür doğdun, hür yaşadın
Hür kalacaksın hür...
|
BÄ°R SEN GÃœZELSÄ°N
Sen gözlerimin ufkunda tüterken
Hüzün yağmurları yağmazdı günlerime
Ilıman ikliminle dolardı içim
Nasıl da sokulurdu ellerin ellerime
İnce bir yapraktı saçların
Yaşlanmış ağacımın dallarında
En gür şafaklar sökerdi
Aşkımızın yollarında
Sen sıcak gülüşlerde yaşardın
Avuçlarında hep bahar yağmuru
Yirmi yaşın elleriyle okşardım seni
Uzandığımız gök maviydi ve deniz duru
Kaçıp sana sığınırdım
Geceler üstüme üstüme gelince
Sonsuz mutluluklar ormanında
Bir nazlı geyik gibiydin ince
Bir sen güzeldin benim için
Bir de yüzünde açan karanfil
Öyle çok esiyordun ki içimde
Bahar rüzgarı gibi efil efil
|
BÄ°R ÅžEHRÄ°N HÄ°KAYESÄ°
Şimdi Altındağ'da akşam olmaktadır
Koyu gölgeler düşmüş sokaklardan.
İşçiler, odacılar ellerinde ekmek soğan
Gecekondularına yollanmaktadır.
Bu şehir dile gelir kaldırımlarda
Garip pinekler kahvelerde hanlarda
Uykusuz, düşünceli yolcular garda
Ya gurbet ya sıla hülyasındadır
Cebeci sırtlarında hastane
Kah ümide kah ecele dönük biçare.
Askeri, memuru, köylüsü, kızı
Çilesiz sabahların rüyasındadır.
İnsanları karanlık, insanları perişan
Gecelerine çil çil yıldızlar yağan
Asude mütevekkil Yenidoğan,
Yoksul şafaklara uyanmaktadır.
|
DÖNSEN ŞAFAKLARLA
Çocuk türkülerimin içinden çıkıp gelsen
Bana kederlerin en güzelini getirsen
Sonra İstanbul'u bırakıp gitsem
Kızkulesi sırılsıklam ağlasa
Karidesler pırıl pırıl balıklar ağlasa
Bulanık güneşlerde düşsem yollara
Saçların uçsa bulutlar arasında
Kaşların, kirpiklerin uzasa yıldızsı
İncecik şamdanlarda yansa hatıran
Deniz fenerleri çaksa bir yeşil, bir kırmızı
Her ağacın arkasından ve her köşeden
Sen çıksan karşıma
Sıcak bir yağmur akmasa ellerinden
Yüzüme hep acır gibi bakmasan
Geceler kararıp kararıp gelmese
İstanbul'u bırakıp gitmesem
Ufalsa ufalsa yalnızlığım
Sen essen mutluluÄŸun denizlerinden
Gelsen umutsuzluk çiçek açmasa
Lodos kuşları konmasa rıhtımlara
Gene beyazlığın aksa çeşmelerden
Yokluğun yüzmese bulutlarda
Tutup pişmanlığın eteklerinden
Şafaklarla dönsen kıyılarıma
|
GÖZÜMDE TÜTEN ŞEHİR
Gözlerimde Ankara tütüyor
Masmavi gökleri vurmuş ufkuma
Gündüz hayalime gece rüyama
Ankara'nın eflatun taşı
Babamın kırlaşmış başı
Ve dost yüzlü sokaklar giriyor
Gözlerimde Ankara tütüyor
Serin bir poyraz esiyordur tepelerden
Akasya dallarını ürperten
Geç kalmış öğrenciler koşuyordur trene
Avareler uzanmış yeşil çimene
Aşina sesler gelir sokaklarından
Seni görüp seni sevip de ayrılmak zor
Gözlerimde Ankara tütüyor.
Bir ay doğuyordur Elmadağı'ndan
Rengiyle ışığıyla bizim olan ay
Yavaş yavaş kapatır dükkanı Günay
Son yolcular görünür Ozanlar sokağından
Gece garip yüreğime düşen kızıl kor
Gözlerimde Ankara tütüyor
Altındağ'ın artan kalabalığı
Mamak yollarında dizim dizim işçiler
Vişne bahçelerinden gelen serinlik
Badem çiçeklerine yağmur çiseler
Sen bu düşü neye yorarsan yor
Gözlerimde Ankara tütüyor.
|
GÃœZ VURGUNU
Hüzün sokaklarında gülkurusu bir imbat
Kuşların kanadında çığlık çığlık sonbahar
MuhteÅŸem demindeki renklere inat
Kırık telli sazlarda bir Bestenigâr
Eskimiş saçaklarda yüreği dertli kumru
Güz sevdalarına matem tutuyor
Karalar bürüdü nazlı bulutu
Sonbahar en sıcak umutları yutuyor
Semalarda yazla hazin vedalaÅŸmalar
Daha hızlı dövüyor dalgalar kıyıları
Yine yapraksız kaldı zamanı yutan çınar
Kehribar tesbihlere dizdik zamanı
|
HATIRALAR ÅžEHRÄ°
Yeşil rüyalarında hatıralar
Mevsimler boyunca çiçeklenirdi.
SonsuzluÄŸu hayal edilen bahar
Dişi gençliğini bu şehre verdi.
Huzur dal dal açar bahçelerinde
Sevda masalları dinler çiçekler.
Hulyalara dalan gecelerinde
Yeşil gözlerini öper melekler.
"Gümüşlü", fecirle tutuşan kümbet
Fani zaman akar "Nilüfer".
Türbelerde hâlâ mukaddes nöbet
Ova, fethin nal seslerini dinler.
Geçmiş zamanlardan kalan aydınlık
Ä°pek gecelerine iner sel gibi.
Yıldızların koynunda erir aydınlık
Yeşil rengi bir darbımesel gibi.
Hülyalara boş kadehler uzatır
Garip akÅŸamlardan taÅŸan su sesi.
Anlatır sevdaları satır satır
Sır kutusu çınarların gövdesi.
Mavi çinilerden okunur Kur'an
Ses vermedikçe tarih, kubbelerinden.
Hep aynı şarkıyı söyler şadırvan,
"Çıkmaz muhabbetin derun-u dilden..."
Mahzun selvilerde uhrevi sada
Mesut yalnızlığında Emirsultan.
Hatıralar şehri zümrüt Bursa'da
Rüzgarların kanadındadır zaman...
|
IÅžIKLI YAÅžANTI
Gözlerin iki yıldız damlası
Çalar akşamla kapımı
Bir yağmur başlar içimde yeşil
Döker üzüntü yapraklarını
Her gece bir baÅŸka mevsimle gelirsin
Dudaklarında alev alev yaz
Bir bahar kadar arzulu bazan
Bazan da kış gibi serin ve beyaz
Rahat okşayışlar gibidir
Sabahımda ışık ellerin
Sonra tutup alınyazımı yazar
Bırakır ortasında güzelliklerin
Durur yeşilin ortasında umut
Mutluluk gülümser gecelerden
Ölümü yalanlayan şarkılar geçer
Birlikte dolaştığımız bahçelerden
|
KAYIP
Bu herşeyini yitirmiş dünyamda
Ne doğan günden ümit kaldı
Ne parampaça gönlümde tahammül
Dost yüzünde kayboldu bu simsiyah akşamda
O hep ötsün dediğimiz kuşlar da sustular
En acı lezzetinde zaman
Sen olmadıkça anladım
Yalan gündüzlerin ışığı yalan
Ufuklar merhametsiz rüzgarlar hoyrat
Ve ömrün bahçelerinde keder
Yalnızlığın acılarında
Can verdi aydınlık mevsimler
|
KÜÇÜK İSTASYONLAR
Nedense küçük istasyonların hali
insana hep hüzün verir
Tek başına unutulmuş gibi
Ağaç toprak ve demir
Cam arkasında solgun yüzlü bir kadın
Mahzun gözlerle bakar çekilir
Küçük istasyonlar bana hep
Buruk yalnızlıkları tattırır
Gurbeti acı acı çalar kampana
Kavruk ağaç kara vagon gökte yıldız yalnızdır
Hüznüyle kaderiyle başbaşa yorgun
Yanında yöresinde renkler sapsarı
Terkedilmiş hâtıralar gibidir
Ara istasyonların kül rengi binaları
Ara istasyonları kederli küskün
Çevrenin kaderini yansıtır
Gecelerin ayazında gelip geçen trenler
İnsanın yüreğini biraz olsun ısıtır
Çok zaman ölümü düşündürür
İnsana küçük istasyonların hali
Garip yolcuları titrer öksürür
Telgraf tellerinde kuÅŸlar misali
|
MAVÄ° Ä°KÄ°NDÄ°LER
Bir bir uzaklaştı yıldızlar
Hüzzam besteler çalınan göklerimden
Sevimsiz bir telâş aldı zamanı
Aynalar gülüşünü yitirdi birden
Bir çıkmaz sokağa girdi ümitler
Üşüdü sevgilerin nazlı ağacı
Fenerleri karardı sensiz kıyılarımın
Pembe sevinçlerimde bir kara sancı
Parladı unutuşun keskin bıçağı
Bir tren çığlığıyle silindi hâtıralar
Köprüleri yıkıldı sana giden yolların
Mutluluğu kurumuş bahçeme yağmur
Durmadan ayrılığı ve hüznü yağar
Üzüntü mangalında yalnızlığın külleri
Aşkımızın ikilik cezvesi bomboş
Uzaklaştı limanımdan güneş yelkenlileri
Åžimdi en mavi ikindiler bile loÅŸ
|
MELANKOLÄ°
O şehirde gene şarkılar söyleniyordur
Karşılık görmemiş sevgiler üstüne
Işıkları sönmüş odamda
Yarım kalmış şarkımı duyuyor musun?
Beni sorarsan gene yapayalnızım
Sen sıcak yatağında rahat uyuyor musun?
Boş kalan yastığımı başkası mı doldurmuş?
Ellerini okşayan o yabancı kim
Öyle uzak bakma yüzüme
Seni artık yolundan döndürecek değilim
Ne o gözlerin dolmuş yoksa ağlıyor musun?
Kırk yılda bir olsun beni anıyor musun?
Özlediğin hayatı buldun mu bilmem
Gözlerinde hala hüzün var gibi
Gene yüzün gülmüyor anlat nedendir
Gene aşksız gene bomboş mu için
Niye ellerin soğuk yoksa üşüyor musun?
MutluluÄŸun peÅŸinden hala koÅŸuyor musun?
Kar mı yağdı güvendiğin dağlara?
Seni de bir türlü umdurmadı mı kader?
Ãœzme kendini her ÅŸeye raÄŸmen
Dünya yaşanmaya değer
Bu yerler bu alem her ÅŸeyden yoksun
Sana sesleniyorum duyuyor musun?
|
SONBAHAR HÃœZÃœNLERÄ°
Kalmadı göklerin mavi gülümsemesi
YaÄŸmur halinde indi topraÄŸa teÅŸrin...
Sarı avuçlarıyla alkış tutuyor
Hüznün zaferine mevsim.
Cümle düşünceler perişan
Mahzun hayaller darmadağın.
Ölümü andırıyor çipil geceler
Acı, güneye dönüşü kuşların.
Rüzgarda çürük yaprak kokusu
Benzi uçuk hastada içlenme, telaş...
Teselli ufkunda kara perdeler
Ve kaybolan renklerde bir damla yaÅŸ...
Gümüş dumanlar örttü güzellikleri
Yok ömrümüzde o eski lezzet.
Melül akşamlar ağlatır bizi
Ürkek bakışlarda korku ve hasret.
Bir endiÅŸe var sararan dalda
Düşen yapraklarda kaldı neşemiz.
Yeşilin kaderinde can verdi ümit
Yaklaştı toprağa gölgemiz.
|
TÃœRKÄ°YEM UYANIYOR
Silkindi karanlığından
Pırıl pırıl sabahlara.
Tarla motor sesiyle uyandı
Bereket yüklü bahara.
Keyfince akmıyacak gayrı
Seyhan, Sakarya, Tunca.
AlabildiÄŸine yeÅŸermiÅŸ tohum
Rahat topraklar boyunca.
Kemirmiyor yeÅŸil kurt, pembe kurt,
Gönlümce büyümede pamuk;
Mesut günlere doğru Türkiyem
Aydınlık ufuk.
Yollar büyüdükçe ferah,
Bozkır yollara aşık;
Dost bir el gibi uzanmada
Her yana ışık.
Cümle dertler tükenir bir gün,
Türkiyem gök maviliğince rahat;
Rüzgar gibi savruluyor harmanlar
Çalmak üzere özlenen saat.
|
|