HÄ°LMÄ° YAVUZ
|
|
--------------------------------------------------------------------------------
| 14 Nisan 1936'da İstanbul’da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki eğitimini yarıda bıraktı. İngiltere'ye gitti. BBC'nin Türkçe bölümünde çalıştı. Londra Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Türkiye'ye döndükten sonra çeşitli yayınevleri ve ansiklopedilerde görev aldı. Cumhuriyet, Milliyet, Yeni Ortam gazeteleri ve çeşitli dergilerde "Ali Hikmet" imzasıyla inceleme, eleştiri ve denemeler yazdı. Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. İlk şiirleri Kabataş Erkek Lisesi'nde edebiyat öğretmeni Behçet Necatigil yönetiminde çıkan "Dönüm" dergisinde yayınlandı. Bu dönemde daha çok İkinci Yeni akımının etkisinde imgeci şiirler yazdı. Sonraki yıllarda gelenekçilikle çağdaş bir bakışı kaynaştıran, biçim ve özün dengelendiği bir düzey sergiledi. İslam mistisizmi, özellikle de tasavvuftan yararlanarak kendine özgü bir sözcük dağarcığı geliştirdi.
|
--------------------------------------------------------------------------------
ESERLERÄ°
ŞİİR:
- Bakış Kuşu (1969)
- Bedreddin Ãœzerine Åžiirler (1975)
- DoÄŸu Åžiirleri (1977)
- Yaz Åžiirleri (1981)
- Gizemli Åžiirler (1984)
- Zaman Åžiirleri (1987)
- Söylen Şiirleri (1989)
- Ayna Åžiirleri (1992)
- Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize (1989, toplu şiirler)
- Gülün Ustası Yoktur (1993, toplu şiirler 1)
- Erguvan Åžiirler (1993, toplu ÅŸiirler 2)
- Çöl Şiirleri (1996)
- AkÅŸam Åžiirleri (1998)
- Yolculuk ÅŸiirleri (2001)
- Hurufi ÅŸiirler ( 2004)
- Büyü'sün Yaz (2006)
- Küller ve Zaman
- KayboluÅŸ Åžiirleri(2007)
- Yara Åžiirleri (2012)
| ANI-GÃœNCE
- Geçmiş Yaz Defterleri (1998)
- Ceviz Sandıktaki Anılar (2001)
- Bulanık Defterler (2005)
ANLATI
- Taormina (1990)
- Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri (1991)
- Kuyu (1994)
- Not: Bu üç anlatı, can yayınlarından 1995 yılında,'üç anlatı' adı altında basılmıştır.
-
SÖYLEŞİLER VE BİYOGRAFİK ESERLER
- Şiir Henüz (söyleşi - derleme,1999)
- Doğu'ya ve Batı'ya yolculuk (söyleşi, 2003)
- Şiirim gibi Yaşadım (biyografi, 2006)
ÖDÜLLERİ
- 1978 : Yeditepe Şiir Armağanı
- 1987 : Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü
- 1998 : Türkiye Yazarlar Birliği Fikir Ödülü
| DENEME-Ä°NCELEME:
- Felsefe ve Ulusal Kültür (1975)
- Roman Kavramı ve Türk Romanı (1977)
- Kültür Üzerine (1987)
- Yazın Üzerine (1987)
- Denemeler Karşı Denemeler (1988)
- Dil'in dili (1991)
- İstanbul Yazıları (1991)
- Okuma Notları ( 1992)
- Ä°stanbul'u dinliyorum (1992)
- ModernleÅŸme, Oryantalizm, Ä°slam (1998)
- Yazın, Dil ve Sanat (1999)
- İslam ve Sivil Toplum Üzerine Yazılar (1999)
- Ä°nsanlar, Mekanlar, Yolculuklar (1999)
- Özel Hayat'tan Küreselleşmeye (2001)
- Budalalığın Keşfi (2002)
- Kara Güneş (2003)
- Sözün Gücü (2003)
- Yüzler ve İzler (2006)
- Batı Uygarlık Tarihine Teorik Bir Giriş (2008, Burcu Pelvanoğlu ile beraber)
- İslam'ın Zihin Tarihi (2009)
- Türkiye'nin Zihin Tarihi (2009)
- Alafrangalığın Tarihi (2009)
- Okuma Biçimleri (2010)
- Belleğin Kuytularından (2010)
|
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
KİMLİK SONNET’Sİ
ben aynada büyüdüm, aynalar ise bende
acıları gezerken, sözlerimizle ikiz
birlikte olduğumuz, ah, o ürkünç bedende
bakarken kendimize, seviÅŸen gunlerimiz
birer birer görünüp dibe çöker... ah, kısır
bir yolculuk bizimki... hani durak, yol nerde
hangimiz ötekine giz oluruz ya da sır
ayna tende dağılır, ten aynada yiter de
fırtına saatlerde aşklardaki ince kum
üstüme yığılırken, akşamlari kederle
- ve sanki seviÅŸirmiÅŸ gibi ikindilerle
o dökülüp düşerse kırılan ben olurum
kimliğim oldu benim, çoktan geçtim adımdan
ah, başka bir şey değilim aynalarımdan
|
YOK HÃœKMÃœNDEDÄ°R
(Bedreddin Ãœzerine Åžiirler)
bin ÅŸiirin yeÅŸil atina
çileli ekim günlerini bir daha oku
acının ve gelinciğin kitaplığında
acı, yok hükmündedir
ölümün anayurdu bendedir
solgun idam fermanıdır rüzigar
bir türkünün derin ağaçlığında
ölüm, yok hükmündedir
kuşlar ahi, gün yörüktür, vakt ırışır
haylice sonbahar olur
gizli abdal diliyledir sevda
sevda, yok hükmündedir
|
ÇÖL ÖYKÜSÜ
'çöl' denilen o öyküsü
yazmak için konuşurken
sustum içimdeki türküyü...
anlasın doğan gün seni:
bir aşk ötekinden mi kalır?
âh, şiirin altın tüyü!...
hangi yalnızlık kapatır beni
var mıdır iyi bir gül, ki kovsun
o yazın içindeki 'kötü'yü?
|
KANTO
Denizdir en güzeli martıların
Martıların birazında ak köpük
Martıların martıların en güzeli
Aşktır
Nerde bir deniz buldumsa soyundum
Sonsuz kumsallar aldı yöremi
Kumsalların kumsalların en güzeli
Aşktır
Sen bir çocuksun annesi ezik beyaz
Sen bir çocuğu anlamak için birebir
Annelerin annelerin en güzeli
Aşktır
|
TENHA
her ÅŸiir boydanboya
bir ıssızlıktır artık
dizelerse giderek daha tenha
acının düzyazısı olmaya
hazır mı sözlerin kışı
aşklar! onları yazan yaşaşın
sarışı
ne atlas kağıtlarda yaz
ne güz okunur ağaçlar güya
Sen sussan da susmasan da bir
tutup tutuÅŸtuÄŸun hayale
ağırdan iri güller ve lale
düşer gördüğün melale
ve hüznü yeniden-okumak
için bir kitap olur dünya
ve her ÅŸiir boydanboya
bir ıssızlıktır artık
dizelerse giderek daha tenha
|
DOÄžUNUN SEVDALARI
I
Sevda derinlerdedir, oysa ferhâd
üstünü kazmada dağın
kalbimin, yani o yaÄŸmur
ve acıdan ocağın
madenini, laciverdî ve mahmur
bir ağrıyla delmede
ÅŸirin
ve en aşılmaz, en derin
bir ÅŸiirin yurt edindiÄŸi
leyla
ve mecnun'un, yani o çölden
ve ağıttan otağın
önünde, bir adak gibi
ölüme diz çöktürmede
leyla
ve yakut, ÅŸafak ve irin
ile emzirdiği bir güzün
boynunu vurmada
ÅŸirin
sevda derinlerdedir, oysa ferhâd
üstünü kazmada dağın
IV
bir göl güle düşerse
göl değil de gül bulanır
gurbet sende pamuklarsa
gece aya ordan doÄŸar
şiir acıya çullanır
ilkyaz düşeli beridir
giden ben deÄŸilim, yoldur
dili söyleyen sevdaysa
mektubum kalbime yollanır
nehir kuÅŸa batsa birden
aksa tersine aksa
batsa kül, batsa turna
ve batsa...
ve benim bir yanım ki ferhâdsa
bir yanım dağdır
hasret, külüngü vurduğum yerdir
ateş, kül ile dağlanır
bir göl güle düşerse
göl değil de gül bulanır
|
HURUFÄ° SONNET
nesimi ve mansur'la tenim dağıldı benim
kendi yasımı tuttum, ölüydüm, aşk şehidi...
bir aynaya düşer de kırılırken bedenim
söylenen söylenmeyenle mühürlendi idi...
düşüş düşleri oldum -ve 'kendinle seviş...'
dediler... Söz'ü gördüm... zaten nicedir
üstünde kar ve inkarla belenmiş meneviş
sırları var... ah bu zehebi gecede
at üstünde 'eğer'i, atla kayıtsız koşulsuz
dörtnala o serseri aynaya... bu hurufi hecede
ol... çıplak, mücerred ve hırkasız, çulsuz...
ordayım işte, gelgelelim hiç bilmedim yerimi
ah, elimle yüzerim elbet kendi derimi...
|
GÖLGE VE ZAMAN
gölgesi vuruyor Zaman'ın
ilkyazdan kalma bir ÅŸiire
sordumdu: bu soruyu mühüre
ve seni bana üşürten nedir
seni ağzımın ağzıyla öptüm
ve elimin eliyle okşadım
andolsun, bir dokunuşla seni örterim
üşür tenim, çünkü aşk
üşür köpüre köpüre
işte gün serinledi bende
aÅŸklarda dururum biraz
seni şiirlerimle gölgelerim
yazları devire devire
ne zaman suya eÄŸilip baksam
orda suyun hayalini görürüm
yüzümü uçura uçura yürürüm
Zaman'ı gezdire gezdire
vururum bir gölge gibi kendime
|
TAFLAN
ne zaman dinecek, ne zaman
bu taflan, bu taflan?
ey uçurum gözlü sevgilim
ne zaman baksam
bir hiçlik tadı
ve ağzından
yıldızlar uçuran
ergin, yeşil ve yabanıl
bir yaz gecesi gibisin
yüzünde yolların gülüşü
ve yaz göğüne ilişkin
bir esenlik üretiyorsun
geçip giden fırtınalardan
ey uçurum gözlü sevgilim
ne zaman baksam
aşkların büyük yarlarıyla
kuşatılmış görüyorum kendimi
safran
ve ezilmiÅŸ yazlardan
bakışlarının kıyısız
açıklarına
gurbet ve cevahir taşıyan
bir gülüş söylencesi
geçer bir yazdan ötekine
derin anlatılardan
ey uçurum gözlü sevgilim
ne zaman baksam
bir dağın yamacından
ince bir dere yatağı
gibi kayan
yeşil tenini görüyorum
akÅŸam
nasıl da yakışıyor yüzüne
ve sanki bir kayalığın içine
durmadan kendi kendini oyan
bir ferhâd gibiyim ben
ya da pusuda, karanlık
bir destan gibi
hem solan hem solmayan
ne zaman dinecek, ne zaman
bu taflan, bu taflan?
ey uçurum gözlü sevgilim
|
DEPREM
sen benim kalbimin
bakıcısısın
güldeki karanlık yazıdan
bir mesel
söylemek üzre olan
sussam, razı değil dile
söylesem, derin ve geleneksel
bir hüzündür, dolaşır
elden ele
ah bedenin, zakkum bedenin
bir dağyolu tadında
ve ben o yolu
kalbiyle bilen
yüzün gizemdir senin, yokluk
acı, sessizce yedi dildedir
sevdamlar kimdedir, kandedir
ve depremler
senin neren?
kalbim buluşmamızdır, ey ceren
|
|