GÜLTEKİN SÂMANOĞLU

--------------------------------------------------------------------------------

    2 Kasım 1927'de Konya'da doÄŸdu. Asıl adı Gültekin Samancı'dır. Kuleli Askeri Lisesi'ni ve Harp Okulu'nu bitirdi. Subay olarak orduya katıldı ve çeÅŸitli birliklerde görev aldı. 1959 yılında kendi isteÄŸi ile ordudan ayrıldı. DiÄŸer saÄŸ görüşlü ÅŸairler gibi SamanoÄŸlu'da 'arpalık' olarak adlandırılan devlet kurumları ve KÄ°T'lerin yönetim kurullarında yer aldı. Basın Yayın ve Turizm Bakanlığında çalışmaya baÅŸladı, kısa süre sonra İç Basın Müdürlüğüne getirildi. Basın Ä°lan Kurumu Yöetim Kurulu'ba seçildi. 1988 yılında TRT Yönetim Kurulu'na getirildi. 11 Nisan 2003'de öldü.

    Ä°lk ÅŸiiri Çınaraltı dergisinde 1948 yılında çıktı. Daha sonra Hisar' dergisi çevresine katıldı. Cahit Sıtkı Tarancı ve Kemalettin Kamu üzerine yaptığı incelemeleri kitap haline getirildi. Konya Turizm Vakfı tararından ödüllendirildi. Modern Batı edebiyatının ÅŸiir tekniklerini dikkate alan, duygu ve düşünce arasında kendine özgü baÄŸlar kuran SamanoÄŸlu ÅŸiirlerini iki cilt halinde bastırdı. 1983 yılında Sturga Åžiir Şöleninde Türkiye'yi temsil etti.

--------------------------------------------------------------------------------

ESERLERÄ°

ESERLERÄ°:

Alacakaranlık

Uzun Vuran Gölge

Cahit Sıtkı Tarancı

Kemalettin Kamu




ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

  • Anadolu Türküsü

  • Sonrası...

  • Tükenmeyen

  • Her Åžeyde Sen Varsın

  • Geceleyin Çiçekler


ANADOLU TÜRKÜSÜ


Eski içlemişler yeni özlemde durmuş,

Durmuş; gözler ki karada, eller ki ak'ta.

Kara'da az ömür, ak'ta soguk döşekler;

AglatmiÅŸ Anadolu'yu bir hain yasak,

Yasak da yasak, yasak da yasak, yasak da...


Daginik özlemler bir iç çekişte sakli,

Sakli: yagmur ki bulutta, yel ki yaprakta.

Yagmurda bereket, yelde durulu denkler;

KavurmuÅŸ Anadolu'yu bir hain kurak

Kurak da kurak, kurak da kurak, kurak da...


Körpe iççekişler bir beklenene sözlü,

Sözlü: tarla ki suda, tohum ki başakta.

Tarlada nadas, tohumda çarpar yürekler;

SarmiÅŸ Anadolu'yu bir bitmeyen merak,

Merak da merak, merak da merak, merak da...


Uzun bekletiÅŸler harmanlarla niÅŸanli,

Nişanli: ay ki gökte, güneş ki toprakta.

Toprakta gelinli kagni, gökte melekler;

AvutmuÅŸ Anadolu'yu bir kara kavak,

Kavak da kavak, kavak da kavak, kavak da...


Küçük harmanlar hep büyük çocuga gebe,

Gebe: torun ki baÅŸta, yavru ki kucakta.

Yavruda agit, torunda bütün dilekler;

BaglanmiÅŸ Anadolu'yu bir tatli adak,

Adak da adak, adak da adak, adak ta da...



SONRASI...


Bir türlü hiç bu kadar uzun olmadık

Hep ayakta, hep yanyana, hep bekleyiÅŸ;

Ama hiç yorulmadan, hiç yüksünmeden.


Suskun dakikalar ümitlerce geniş,

Gülümsemeler hayallerime katık

Ve kaçıncı fırsattır, hoyratca giden?


Bu en kısa uzun olmak, bu en kısa

Esnemeler dönük; çaresiz, yorgun.


En yeniden en uzağa bir kuş uçar,

Bencileyin kaçan fırsatlara vurgun;

Geri dönse, alınyazımı okusa

Bilsem artık, bu tükenmezlerde ne var?..


Aslında beklenmedik dar zamanlardır,

Bütün "keşke"lerden öç almaya durmuş

Özleyişleri, doyasıya emziren.


Eskimeyen "ah"lar ne: yeniden doÄŸuÅŸ.

Sonrası aşk; gözü kör, kulağı sağır

Ve ayrık otu gibi durmadan süren...


TÃœKENMEYEN


Bahar göklerinin iklimi sende,

Aglayişin, gülüverişin iyi,

Bu kaçinci kaçiş, "tüh!.." dedirtecek?

Bundan böyle, "gel" demeden gelsen de

Ömrümce içimi kurt kemirecek,

Gönlümden geçeni söylemek uzun,

Kop-koyu camlarin gölgelendigi

Gözlerimi, görebiliyor musun?

NE KI!..


Güneşli havalari sana verdim

Al götür. O, bensiz neye yararsa!

Bir başka dünyadan gelmişçesine

Beni böyle darma - dagin eden kim.

Eski dönemece girmişim yine

Takvimler kopmasin, saatler sussun.

Apaçik gönlüme, güvenin varsa

Çekinmeden, girebiliyor musun?

BELKI!..


Yaninda en yakin özleyişlerle

Yorulan benim, ama, kimdir yoran?

Bilseydin nasil da durgunlaÅŸirdin.

BakiÅŸlarindaki meneviÅŸlerle

Tükenmez sandigim sabri, taşirdin

Bütün sorularim bir yanda dursun:

Gözlerime girip - girip oturan

Ellerini, verebiliyor musun?

PEKI!..



HER ÅžEYDE SEN VARSIN


Bir karanfil, bir yâsemin, bir ıtır;

Bir yaprak üstünde parlayan damla,

Velhâsıl, her şiir seni anlatır.


İçim burkulur da o eski gamla,

Dudaklarım titrer, gözlerim dolar;

Ruha kurşun gibi çöken akşamla.


Sanırım ki bahçelerde sesin var,

Mehtap yine senin için doğacak,

Seni anlatacak bütün şarkılar...


Halbuki sen bir köşede en uzak

Hayâllere dalıp kalmışsın öyle,

Gözlerini kaldır, gözlerime bak:


Seni fazla sevmek günah mı söyle! ...


GECELEYİN ÇİÇEKLER


Geceleyin çiçekler daha bir güzel

Ve serin elleri, sıcacık gözleri diye dur...

Sana kim inanır ki, seni kim dinler,

Senin bol ışıkta, senin gündüzleri

Rahat göremediğini ne bilsinler,

Ne bilsinler çiçekleri sevdiğini?

O çiçekler ki geceleyin saksıda,

Geceleyin çiçekler saksıda diri

Karanfili, ortancası, yasemini.

Geceleyin çiçekler daha bir cömert,

Daha bir alımlı, daha bir kadınca diye dur...

En utangaç çağda görülen düş gibi

Geceleyin açılır sabahki gonca.

Her şey el yordamıyla bilinemez ki.

Yaprak yordamıyla, koku yordamıyla

Uzanır geceye bir asma gül; eski

Ve uzak bir dünyaya dökülmüş gibi.



Edebibilgiler.com 2009 ©  Her hakkı saklıdır.